1 Ekim 2012 Pazartesi

Hala benimle evlenmek istiyor musun?

Türk filmlerinin unutulmaz repliklerindendir. Esas kız, esas oğlandan beklediği karşılığı alamayınca ya da sevdiği adamın başka kadınlarla gönül eğlendirdiğini öğrenince ki bu adamlar genelde zampara olurlar, kendisini yıllarca sabırla bekleyen efendi Cemşit'lerden birinin karşısına çıkar ve karşı tarafı adeta azarlarcasına şu soruyu sorar.

-Hala benimle evlenmek istiyor musun?
Cemşit tabii ki kabul eder filan...

İşte ben de etrafımın zaman zaman sözlü zaman zaman da ima yoluyla şahsıma telkin ettiği 'ee artık zamanı geldi, hadi' baskısı üzerine hayatımdaki Cemşit'leri gözden geçirmeye karar verdim. En eskilerden başlayayım dedim ve ilkokulda peşimden az koşturmayan Sidikli Numan'ı aramakla işe başladım:

-Alo iyi günler sidikli .. ay pardon Numan beyle mi görüşüyorum?
-Buyurun benim.
-Numan hatırlamadın mı? Benim ben, ilkolkuldan Zarife.

-Evet buyrun.

'Evet buyrun' mu? Sidikli Numan'a bak hele. Bi havalar bişeyler.

-Şeyi soracaktım, sen hala benimle evlenmek istiyor musun? Yani öyle birşey varsa eğer...

-Kardeşim manyak mısın nesin? İşim gücüm var benim. Holding sahibi insanım bugüne bugün. Rahatsız etme bir daha.

"Paranın satın alamayacağı şeyler de var Numan. Yani öyle birşey varsa ben kabul edemiycem onu şeyetmek için aradıydım. Çünkü ben İlyas'ı seviyorum, kusura bakma. Sevgi emekti ama işte olmayınca olmuyor be" dedim.



 -Ya yürü git dedi.

Yürüdüm gittim.

Bir yandan da "Güzel olduğun kadar küstahsın da Numan" dedim. Karşılık olarak ise "dıt dıt dııııttt dıııttt" şeklinde anlamsız bir cevap aldım. Dıt dıt dıııt dıııt'ın ne anlama gelmiş olabileceğini ablama sordum. O, satır aralarını okumakta mahirdi. "Gerizekalı telefonu yüzüne kapatmış işte" dedi.

Sonra hemen aklıma lise yıllarında yüzüne bakmaya bile tenezzül etmediğim İnek Sami geldi. Sami lakabından da anlaşılacağı üzere ders çalışmaya programlanmış bir arkadaşımızdı. Hakkını yiyemem dersler dışında bir de benimle ilgileniyordu.

-Sami, naber ya. Zarife ben, çok uzun zaman oldu.
-Merhaba Zarife. Öyle oldu valla hayırdır nerden esti böyle?

Sidikli Numan tecrübesinden sonra soruyu sert bir şekilde yöneltmenin daha mantıklı olacağına karar verdim ve Türkan Şoray'ın canlandırdığı Sultan'ın Şener Şen'in canlandırdığı Bakkal Bahtiyar'a sorduğu tonda kurdum cümleyi:

-Bana baksana sen, hala benimle evlenmek istiyor musun?
-Şey eee ben
-Sana soruyorum Sami, istiyor musun, istemiyor musun?
-Şey abla, ben evliyim ya kusura bakma.
-Oldu mu o kadar?
-Oldu oldu. İki tane de çocuk var, biri kız biri oğlan. Ellerinden öper.

'Abla mı' dedi, 'ellerinden öper mi' dedi.

-Allah bağışlasın Sami. Peki bizim üst sınıftan Faruk vardı o hala benimle evlenmek istiyor mu haberin var mı?
-Abla valla bilmiyorum ki, yalan olmasın ama o da Amerikalı ünlü bir mankenle birlikteymiş diyorlar günahı boynuna.
-Kim? Bizim Sümsük Faruk mu?
-He o işte. Ben yine de bir numarasını vereyim istersen.
-Demek aşkımız bir yalandı Sami?
-Valla kusura bakma abla.

Konuyu değiştirmek ve az önceki saçmalığımı unutturmak için daha beter saçmalamam gerekiyordu:

-Senin annen bir melekti, ne oldu ona?
-Aynı be ya.
-Oldu o zaman iyi günler, ühüüü ühüüü
-Abla ağlıyor musun sen?
-Hayır yavrum ağlamıyorum, gözüme toz kaçtı...









Hiç yorum yok: