3 Kasım 2012 Cumartesi

Bir kına gecesi hikayesi ya da müstakbel kaynanın gizemi


Sevgili Günlük,


Şu hayatta iki tip insandan çok korkuyorum. İlki 'aa ne güzel, ney mi çalıyorsunuz?" diye sorulduğunda en havalısından "ney çalınmaz, üflenir" diyen insan, diğeri de kına gecelerinde pistten oynayarak masaya dönen ve bir yandan selam verirken bir yandan da göbek atmaya devam eden kişilerden bahsediyorum. Özellikle ikinci tip insanlardan ödüm patlıyor. Sırf bu korkuyu yaşamayayım diye kına gecelerine gitmeyeyim diyorum ama bu isteğimi de 'gelmezsen ölümü gör' diyerek asosyal olmana katiyyen müsaade etmeyen kadın cinsinden dolayı hayata geçiremiyorum. Söz konusu korkunun gün yüzüne çıkmasına sebep olan olayımız ise bayramdan hemen sonra sayıları hızla artan düğünler ve hemen öncesinde tertip edilen kına organizasyonları oluyor tabii ki.  Bilenler bilir "Hele bir ramazan geçsin de" diyerekten bayramdan ve ramazandan sonraya ertelenen etkinliklerin başında düğünler gelir. Hiç unutmam 'bir akşam iftara gelin' dediğim bir yakınımız 'Hele bir ramazan geçsin' dediydi de neye uğradığımı şaşırdıydım Allah sizi inandırsın. Fakat o ayrı bir hikaye tabi.


Hasılı kelam bayram ertesi hareketlenen düğün sezonu, bekar oğullarına kız beğenen teyzeler, ne kadar da zayıfladığını cümle aleme göstermek için en şıkırından kıyafetlerini kuşanıp kendini piste atan genç kızlar, 'Ay Allanı seversen, kalk iki göbek at, valla Necla çok bozulur' diyerek, efendi efendi oturan insanlara hayatı dar eden orta yaş kadınları için en verimli zamanlardır. 
 
Yukarıda da ipuçlarını verdiğimiz üzere kına gecelerine gelen insanlar üçe ayrılır. 'Ay ben hiç beceremem' deyip pistten inmeyenler, felfecir bakan gözleri ile oğullarına kız bakan teyzeler bir de hakikaten sözünü tutup yerinden kımıldamayan gençler. Pistten inmeyen ilk grup da kendi içlerinde ikiye ayrılır: İbo Show'da hünerlerini sergilemek için sahneye fırlayan kızlar misali, burun deliklerini sonuna kadar açıp, gözlerini bellertip, çok ama çok ciddi bir ifadeyle göbek atanlar ve durduğu yerde sadece el çırpanlar.    

Kına gecelerinde gelinden sonra en çok merak edilen kişi ise gelin adayının müstakbel kayınvalidesidir. Dans faslı bitip yavaş yavaş kına yakma merasimine geçilmesine kısa bir süre kala masalarda da bir hareketlilik başlar ve hemen her masadan aynı soru cümleleri yükselir: 'Kaynanası hangisiymiş?', 'Kaynana şu mavi başörtülü olan mı' Bu durumun sebebi kısmen Türk kadının meraklı yapısı ise kısmen de belli bir yaşı geçen teyzelerin ayırt edilmeyecek kadar birbirine benzemesidir.

-Necla kız, kaynana hangisi? Şu kısa boylu, hafif toplu, başörtülü olan mı?
Salonda o anda en az 50 tane 'kısa boylu, hafif toplu ve başörtülü' teyze vardır.

Kına gecelerine katılım konusunda daha deneyimli olanlardan ise 'Anam pek de mendebur birşeymiş', 'Ayy Seviimm bu çok fena biri ha, demedi deme, valla işi var bizim kızın' gibi olumsuz yorumların yanı sıra, 'ayy valla çok iyi kadına benziyor' şeklinde fazlasıyla iyimser yorumlar gelir. Yeri gelmişken belli bir grup daha vardır ki bu satırların sahibi de onlardan biridir, sevgi kelebeği gibi dolaşırlar. Henüz 1 saat önce gördüğü kişiye bile sanki aylardır görüşmüyormuş gibi sarılıp, sebepsiz yere sırıtır. 'ay çok özledim valla, mutlaka görüşelim' yalanları havada uçuşur... 

Bu tür organizasyonlarda gene gelin adayından sonra en popüler kişi ise 'gecenin en iyi oynayan kızı'dır. Herkes bu kıza yakın olmaya çalışır, dans pistinde karşısına geçer oynar hiç bir şey yapamıyorsa karşısına geçip el çırpar.

Bir de kına gecelerine gözlem yapmak için gelen biri daha vardır ki, kendisi özünde çok iyi bir insandır. Saatlerce pistten inmedikleri halde şıklığını koruyan profesyonel kınagirls'lere karşı kendisinin sadece 10 dakika oynayıp hemencecik tipinin kaymasına fena halde bozulur. Derin düşüncelere dalar... 

Bu arada gelinin kaynanasının kim olduğu sorusu gizemini koruyor. Bulanların ya da yerini bilenlerin insanlık namına bildirmeleri rica olunur. Zor durumdayız çünkü... 

Hiç yorum yok: