28 Kasım 2012 Çarşamba

İyi sıhatte olsunlar

Sevgili günlük,

Hayatta en çok korktuğum şey, 'hayatta en çok korktuğum şey' diye başlayan cümleler kurmaktı. Fakat işte korktuğun da başına geliyordu. Allah'tan yüzsüz bir insandım da böyle şeyleri fazla kafaya takmıyor, kınadığım şeyleri yapmaktan hiç utanmıyor, utanmıyordum. Peki ama neden bu şekilde konuşuyordum? Normal moduma dönsem çok iyi olacaktı. Ve evet dönüyordum.

Ne diyorduk? Hayatta en çok korktuğum şey, insanların pat diye karşıma çıkıp hayatlarındaki önemli bir değişiklikten bahsetmeleri, be günlük. Mesela böyle zart diye gelip 'ben askere gidiyorum abla, veda etmeye geldim' diyorlar ya aha ben tam o anda kilitleniyorum, ekmek musaf çarpsın. 'İyi yolculuklar'dan gayrısı gelmiyor aklıma. Askere giden birine de 'iyi yolculuklar' demek, diyet yapan birine 'afiyet olsun' demek kadar saçma bir şey nitekim. Kibrit kutusu kadar peynir mi afiyet olsun yani?

Demem o ki, kilitlenmem, bu gibi durumlarda en münasip 'iyi dilek' cümlesinin bir türlü aklıma gelmemesinden kaynaklanıyor. Bir de söylenecek herşeyi benden önce birilerinin mutlaka söylemiş olmasından kelli, acaba orijinal ne diyebilirim fikriyatı ile hepten karıştırıyorum herşeyi birbirine.
Bir de sen daha iki lafı biraraya getirip 'hayırlı olsun' bile diyemezken, çevrende en afillisinden iyi dileklerde bulunanlar yok mu? Ah onlar yok mu onlar? Örneğimize bakalım:

Muhasebeden Kemal Bey: Bizim hanım doğum yaptı önceki gün.
Daktilo Necla: Aaaa öyle mi, Allah analı babalı büyütsün
Personel'den Havva Hanım: Ah çok sevindim Kemal beyciğim, Allah bahtını açık etsin.
Çaycı İbrahim: Mutlu huzurlu sağlıklı bir gelecek dileklerimizle, bebeğinizi ve anne babayı kutluyoruz.

Tamam sondakini salladım fakat yani olmayacak şey de değil hani. Peki ya ben?
Diyecek birşey bırakmadılar ki 'boyu devrilesiceler'

-Eeee, şey, ?????, Ziyade olsun
Ziyade olsun mu dedim. Allah beni kahretmesin.

Yok be günlük ne yapsam olmuyor. Geçen yine bir düğüne gittik mesela, takı merasiminde sıra bana geldi. Eee sık sık düğüne gidenler bilir,  gelin damat yüzünde gece sonuna kadar asılı kalacak zoraki gülümseme ile şapşal şaşkın bakar durur etrafına. Zaten başka birşey yapmaları da beklenmez. Nikah memuruna söyleyecekleri birer adet (şayet nikah memuru, kendisini illa espri yapmak zorunda hisseden yüzlercesi gibi ise ikiye de çıkabilir) evet ve tebriklere karşılık olarak söyleyecekleri seksener adet  'sağolun, teşekkürler' ile geceyi kapatırlar. Hadi onların mazareti vardır da bendeki şapşallık neyin nesidir bilinmez?

Gelin bana bakıyor, ben geline bakıyorum. Gelin o güne dair tek repliğini söylemek için benden bir adet 'iyi dilek' bekliyor fakat tık yok. Mal gibi bakıyorum, çok afedersin. Sonunda ağzımdan belli belirsiz birşey çıkıyor:

- Allah bir yastıkta boşatsın

Hay dilimi eşek arısı soksun emi. 'Hayırlı olsun' de git işte. Yoooh illa afilli birşeyler diycem. Al sana afilli şey. Fakat şunu da söylemeden geçemiycem: Kilitlenmemin bir nedeni 'iyi dilek' dağarcığımın zayıf olması ise bir nedeni de geline takacağımız çeyrek altını maddi sebeplerle 5 kişi birleşip almamız. Ben geline "İşte bu da benim, Faruk'un, Selvinaz'ın, Zahide ablanın ve Halide'nin hediyesi..." derken ohooooo millet iyi dilekleri sıraladı bile. Benim ise ellerim bomboş, yüreğimde bir sızı....   

Bütün bunlara ek olarak yemekhanede yemek yiyenlere 'elinize sağlık', yemeğimizi veren yemekhane görevlilerine 'afiyet olsun', 'afiyet olsun' diyen mesai arkadaşıma 'amin', kolay gelsin diyene 'kolaysa başına gelsin', İyi çalışmalar diyen asansördeki meçhul kişiye ise 'Allah belanı versin' demişliğim var.

Baktım olacak gibi değil. Guugıl'ın arama çıbığına 'en güzel iyi dilek mesajları' yazıp çıkan sayfaları hatmettim, birer kere de cümle içinde kullandım, etkili öğrenme şeysiyle...

Sonuç:

-Abla kız, çocuğun cinsiyeti belli oldu, oğlanmış.
-Demee, hadi hayırlı tezkereler madem.
-Ne tezkeresi ayol daha doğmadı bile.
-Kız erkek farketmez, sağlıklı olsun da
-Belli oldu diyorum erkekmiş.
-Hayırlı cumalar...
-İyi sıhatte olsunlar abla, vah vaaah...


18 Kasım 2012 Pazar

-mış olsaydı volume II

İsrail vatandaşları Türkiye'ye girişlerinde vizeden muaf tutulurken Türk vatandaşları, İsrail'e ve işgal altındaki Filistin'e gitmek için bin bir çeşit 'vize' işkencesine tabi tutuluyor. ABD ve Avrupa'ya hiç değinmiycem bile. Benim bir önerim var, gülmeyin çok ciddiyim...

3 Kasım 2012 Cumartesi

Bir kına gecesi hikayesi ya da müstakbel kaynanın gizemi


Sevgili Günlük,


Şu hayatta iki tip insandan çok korkuyorum. İlki 'aa ne güzel, ney mi çalıyorsunuz?" diye sorulduğunda en havalısından "ney çalınmaz, üflenir" diyen insan, diğeri de kına gecelerinde pistten oynayarak masaya dönen ve bir yandan selam verirken bir yandan da göbek atmaya devam eden kişilerden bahsediyorum. Özellikle ikinci tip insanlardan ödüm patlıyor. Sırf bu korkuyu yaşamayayım diye kına gecelerine gitmeyeyim diyorum ama bu isteğimi de 'gelmezsen ölümü gör' diyerek asosyal olmana katiyyen müsaade etmeyen kadın cinsinden dolayı hayata geçiremiyorum. Söz konusu korkunun gün yüzüne çıkmasına sebep olan olayımız ise bayramdan hemen sonra sayıları hızla artan düğünler ve hemen öncesinde tertip edilen kına organizasyonları oluyor tabii ki.  Bilenler bilir "Hele bir ramazan geçsin de" diyerekten bayramdan ve ramazandan sonraya ertelenen etkinliklerin başında düğünler gelir. Hiç unutmam 'bir akşam iftara gelin' dediğim bir yakınımız 'Hele bir ramazan geçsin' dediydi de neye uğradığımı şaşırdıydım Allah sizi inandırsın. Fakat o ayrı bir hikaye tabi.


Hasılı kelam bayram ertesi hareketlenen düğün sezonu, bekar oğullarına kız beğenen teyzeler, ne kadar da zayıfladığını cümle aleme göstermek için en şıkırından kıyafetlerini kuşanıp kendini piste atan genç kızlar, 'Ay Allanı seversen, kalk iki göbek at, valla Necla çok bozulur' diyerek, efendi efendi oturan insanlara hayatı dar eden orta yaş kadınları için en verimli zamanlardır. 
 
Yukarıda da ipuçlarını verdiğimiz üzere kına gecelerine gelen insanlar üçe ayrılır. 'Ay ben hiç beceremem' deyip pistten inmeyenler, felfecir bakan gözleri ile oğullarına kız bakan teyzeler bir de hakikaten sözünü tutup yerinden kımıldamayan gençler. Pistten inmeyen ilk grup da kendi içlerinde ikiye ayrılır: İbo Show'da hünerlerini sergilemek için sahneye fırlayan kızlar misali, burun deliklerini sonuna kadar açıp, gözlerini bellertip, çok ama çok ciddi bir ifadeyle göbek atanlar ve durduğu yerde sadece el çırpanlar.    

Kına gecelerinde gelinden sonra en çok merak edilen kişi ise gelin adayının müstakbel kayınvalidesidir. Dans faslı bitip yavaş yavaş kına yakma merasimine geçilmesine kısa bir süre kala masalarda da bir hareketlilik başlar ve hemen her masadan aynı soru cümleleri yükselir: 'Kaynanası hangisiymiş?', 'Kaynana şu mavi başörtülü olan mı' Bu durumun sebebi kısmen Türk kadının meraklı yapısı ise kısmen de belli bir yaşı geçen teyzelerin ayırt edilmeyecek kadar birbirine benzemesidir.

-Necla kız, kaynana hangisi? Şu kısa boylu, hafif toplu, başörtülü olan mı?
Salonda o anda en az 50 tane 'kısa boylu, hafif toplu ve başörtülü' teyze vardır.

Kına gecelerine katılım konusunda daha deneyimli olanlardan ise 'Anam pek de mendebur birşeymiş', 'Ayy Seviimm bu çok fena biri ha, demedi deme, valla işi var bizim kızın' gibi olumsuz yorumların yanı sıra, 'ayy valla çok iyi kadına benziyor' şeklinde fazlasıyla iyimser yorumlar gelir. Yeri gelmişken belli bir grup daha vardır ki bu satırların sahibi de onlardan biridir, sevgi kelebeği gibi dolaşırlar. Henüz 1 saat önce gördüğü kişiye bile sanki aylardır görüşmüyormuş gibi sarılıp, sebepsiz yere sırıtır. 'ay çok özledim valla, mutlaka görüşelim' yalanları havada uçuşur... 

Bu tür organizasyonlarda gene gelin adayından sonra en popüler kişi ise 'gecenin en iyi oynayan kızı'dır. Herkes bu kıza yakın olmaya çalışır, dans pistinde karşısına geçer oynar hiç bir şey yapamıyorsa karşısına geçip el çırpar.

Bir de kına gecelerine gözlem yapmak için gelen biri daha vardır ki, kendisi özünde çok iyi bir insandır. Saatlerce pistten inmedikleri halde şıklığını koruyan profesyonel kınagirls'lere karşı kendisinin sadece 10 dakika oynayıp hemencecik tipinin kaymasına fena halde bozulur. Derin düşüncelere dalar... 

Bu arada gelinin kaynanasının kim olduğu sorusu gizemini koruyor. Bulanların ya da yerini bilenlerin insanlık namına bildirmeleri rica olunur. Zor durumdayız çünkü...