Hayatta en çok korktuğum şey, 'hayatta en çok korktuğum şey' diye başlayan cümleler kurmaktı. Fakat işte korktuğun da başına geliyordu. Allah'tan yüzsüz bir insandım da böyle şeyleri fazla kafaya takmıyor, kınadığım şeyleri yapmaktan hiç utanmıyor, utanmıyordum. Peki ama neden bu şekilde konuşuyordum? Normal moduma dönsem çok iyi olacaktı. Ve evet dönüyordum.
Ne diyorduk? Hayatta en çok korktuğum şey, insanların pat diye karşıma çıkıp hayatlarındaki önemli bir değişiklikten bahsetmeleri, be günlük. Mesela böyle zart diye gelip 'ben askere gidiyorum abla, veda etmeye geldim' diyorlar ya aha ben tam o anda kilitleniyorum, ekmek musaf çarpsın. 'İyi yolculuklar'dan gayrısı gelmiyor aklıma. Askere giden birine de 'iyi yolculuklar' demek, diyet yapan birine 'afiyet olsun' demek kadar saçma bir şey nitekim. Kibrit kutusu kadar peynir mi afiyet olsun yani?
Demem o ki, kilitlenmem, bu gibi durumlarda en münasip 'iyi dilek' cümlesinin bir türlü aklıma gelmemesinden kaynaklanıyor. Bir de söylenecek herşeyi benden önce birilerinin mutlaka söylemiş olmasından kelli, acaba orijinal ne diyebilirim fikriyatı ile hepten karıştırıyorum herşeyi birbirine.
Bir de sen daha iki lafı biraraya getirip 'hayırlı olsun' bile diyemezken, çevrende en afillisinden iyi dileklerde bulunanlar yok mu? Ah onlar yok mu onlar? Örneğimize bakalım:
Muhasebeden Kemal Bey: Bizim hanım doğum yaptı önceki gün.
Daktilo Necla: Aaaa öyle mi, Allah analı babalı büyütsün
Personel'den Havva Hanım: Ah çok sevindim Kemal beyciğim, Allah bahtını açık etsin.
Çaycı İbrahim: Mutlu huzurlu sağlıklı bir gelecek dileklerimizle, bebeğinizi ve anne babayı kutluyoruz.
Tamam sondakini salladım fakat yani olmayacak şey de değil hani. Peki ya ben?
Diyecek birşey bırakmadılar ki 'boyu devrilesiceler'
-Eeee, şey, ?????, Ziyade olsun
Ziyade olsun mu dedim. Allah beni kahretmesin.
Yok be günlük ne yapsam olmuyor. Geçen yine bir düğüne gittik mesela, takı merasiminde sıra bana geldi. Eee sık sık düğüne gidenler bilir, gelin damat yüzünde gece sonuna kadar asılı kalacak zoraki gülümseme ile şapşal şaşkın bakar durur etrafına. Zaten başka birşey yapmaları da beklenmez. Nikah memuruna söyleyecekleri birer adet (şayet nikah memuru, kendisini illa espri yapmak zorunda hisseden yüzlercesi gibi ise ikiye de çıkabilir) evet ve tebriklere karşılık olarak söyleyecekleri seksener adet 'sağolun, teşekkürler' ile geceyi kapatırlar. Hadi onların mazareti vardır da bendeki şapşallık neyin nesidir bilinmez?
Gelin bana bakıyor, ben geline bakıyorum. Gelin o güne dair tek repliğini söylemek için benden bir adet 'iyi dilek' bekliyor fakat tık yok. Mal gibi bakıyorum, çok afedersin. Sonunda ağzımdan belli belirsiz birşey çıkıyor:
- Allah bir yastıkta boşatsın
Hay dilimi eşek arısı soksun emi. 'Hayırlı olsun' de git işte. Yoooh illa afilli birşeyler diycem. Al sana afilli şey. Fakat şunu da söylemeden geçemiycem: Kilitlenmemin bir nedeni 'iyi dilek' dağarcığımın zayıf olması ise bir nedeni de geline takacağımız çeyrek altını maddi sebeplerle 5 kişi birleşip almamız. Ben geline "İşte bu da benim, Faruk'un, Selvinaz'ın, Zahide ablanın ve Halide'nin hediyesi..." derken ohooooo millet iyi dilekleri sıraladı bile. Benim ise ellerim bomboş, yüreğimde bir sızı....
Bütün bunlara ek olarak yemekhanede yemek yiyenlere 'elinize sağlık', yemeğimizi veren yemekhane görevlilerine 'afiyet olsun', 'afiyet olsun' diyen mesai arkadaşıma 'amin', kolay gelsin diyene 'kolaysa başına gelsin', İyi çalışmalar diyen asansördeki meçhul kişiye ise 'Allah belanı versin' demişliğim var.
Baktım olacak gibi değil. Guugıl'ın arama çıbığına 'en güzel iyi dilek mesajları' yazıp çıkan sayfaları hatmettim, birer kere de cümle içinde kullandım, etkili öğrenme şeysiyle...
Sonuç:
-Abla kız, çocuğun cinsiyeti belli oldu, oğlanmış.
-Demee, hadi hayırlı tezkereler madem.
-Ne tezkeresi ayol daha doğmadı bile.
-Kız erkek farketmez, sağlıklı olsun da
-Belli oldu diyorum erkekmiş.
-Hayırlı cumalar...
-İyi sıhatte olsunlar abla, vah vaaah...