Çevrenizde olup bitenlere mizahi açıdan bakabiliteniz yüksekse,
hastane koğuşları bolca malzeme barındırır, bolca boş vakti bulunan
refakatçi için. Efendime söyleyim bu gözler guatr ameliyatından çıkan
kadına ‘aslında senin konuşmaman gerek’ diyip akabinde kendisini soru
yağmuruna tutan hasta yakınları mı görmedi, tek kelime etmeden koğuşa
girerek yine tek kelime etmeden aynı kadına, diğer 5 hasta ve
refakatçilerinin gözünün önünde tam beş tane nal kadar altın ‘bilerzik’
takan ve Ferhat Güzel’e aşırı derecede benzeyen ‘maço fakat duygusal’
bir eş mi görmedi.
Amaan neler görmedi dostlar neler?
Sivaslı
Hatice teyzeye ‘senin neyin vardı teyze?’ diye soruyoruz. uzandığı
yataktan doğrulup başındaki tülbentini bu zamana kadar belki de yüzlerce
kez aynı işlemi yapmış olmanın sağladığı kıvrak bir hareketle düzeltip
az biraz öne doğru eğilerek cevap veriyor. Baş parmağı ile işaret
parmağını uç uca getirip daire şekli yaparak şu cümleyi kuruyor: “Dohtor
bana dedi ki, “bah dedi bağursak normalde böyledir, seninki olmuş aha
böyle” deyip ani bir hareketle işaret parmağını aşağı kaydırarak daireyi
küçültüyor. Aklımızdan ‘bildiğin kabızlık işte canım” düşüncesi
geçiyor. gülümsüyoruz. ‘Öğle ezanı okundu mu’ diye sorup tekrar
uzanıyor. ‘Daha bir saatten fazla var’ dememize aldırmadan her 10
dakikada bir kalkıp ‘öğle ezanı okundu mu’ diye sormaya devam ediyor.
Biz de “yok teyze daha var” diye cevap veriyoruz son 10 dakika kalana
kadar. Allahtan ezan okunuyor. İkindi ezanının okunmasına yaklaşık bir
saat kalasıya kadar biraz nefes alıyoruz.
Derken yüzlerindeki
ciddiyetten ellerinde tuttukları kağıtlarda ‘dünyaya yaklaşmakta olan
göktaşını etkisiz hale getirecek planın’ yazılı olduğunu düşündüğümüz
iki sevimli (!) hemşire giriyor içeri. Tek tek hastalara ‘kaç kilosun?’
boyun kaç?’ ‘son zamanlarda kilo verdin mi?’ ‘en son ne zaman adet
gördün?’ gibi sorular soruyor. Sıra bizim hatice teyzeye geliyor. Tabii
ki ‘valla en son…, tam bilemem ama …., valla yalan olmasın’ diye
başlayan ve gayet de net olmayan cevaplar geliyor.
-Teyze kaç kilosun?
-Valla en son 63 idim.
-Son zamanlarda kilo verdin mi, kaç kilo verdin?
-Kilo verdim. kesinkes verdim fakat kaç kilo verdim bilemem.
O sırada ellerindeki hesap makineleriyle tahminen kilo boy hesabı
yapmakta olan ve kesinlikle hatice teyzeyi dinlemeyen hemşirelerin buz
gibi bakışlarına aldırmaksızın teyzemiz konuşmaya devam eder:
-Ben
geçen ay imreye (umre) gittim. Orda mutlaka kilo vermişimdir. Hava çok
sıcak sabahtan akşama kadar da dışarıda idim kesin kilo verdim de kaç
kilo verdim bilemem.
-Boyun?
-Boyumu bilmem yavrım.
Hemşireler tahminen belirledikleri boy ile kilo arasında hesap yapmaktadır. O sırada Hatice teyze bombayı patlatır:
-Kaç kilo verdiğim belli mi orada?
-Kaç kere hamile kaldın?
Teyzemiz
saymaya başlar. 6,8,10,12… neyse ki 16’da durur. 6’sı yaşıyordur.
Diğerleri doğduktan sonra çeşitli sebeplerle ölmüştür.
Hemşireler
gittikten sonra hatice teyzeye ‘yav senin ömrün hamilelikle geçmiş’
diye sesleniriz. “Gençliğim çocuk doğurmakla geçti yavrum” şeklinde
hüzünlü bir cevap gelir. Finali ise ‘eşin yaşıyor mu’ sorusuna elini
havaya doğru sallayıp yüzünü de ekşiterek ‘yaşşıyor’ diye cevap vererek
yapar.
Hastaneden insan manzaralarından bahsedilir de hasta
bakıcılardan söz etmemek olur mu? Hasta bakıcılar kelimenin tam
manasıyla hastanenin kralıdırlar. 6 kişilik tıklım tıkış odaya ameliyat
bekleyen yedinci hasta gönderileceğini öğrenen refakatçilerin aklından
aynı şey geçmektedir: “hass…..” Fakat denilen olur ve yedinci hasta için
sandalye arayışına girilir. Bulunmayınca refakatçilerin sahip olduğu
yegane şeye göze dikilir. Sandalyesini vermek istemeyen hasta yakını
‘kalk kalk kalk benimle pazarlık mı yapıyorsun” diyerek azarlanır. dır
dır dır…Ameliyat için aç kalmak suretiyle üç dört gün sıra bekleyen
hastalar, ameliyata 3 dakika kala ‘çabuk çabuk çabuk ameliyata
giriyorsun’ diye acele ettirilir. Bakkala gönderir gibi ameliyata
gönderilir hastalar, tuvalete bile gitmesine izin verilmeden.
Fakat sorun
değildir. Hasta katiyyen ameliyattan korkmamaktadır. Bir an önce
operasyon geçirip eve dönmek istemektedir. “Ameliyattan korkmam devlet
hastanesinde bir gün bile fazla kalmaktan korktuğum kadar” diyerek
kullanılmaktan rengi soldukça solmuş bir battaniye ile üstü örtülerek
ameliyathanenin yolunu tutar. Refakatçi ise yüzünde oluşan gülümsemeye
engel olamamaktadır…
2 yorum:
Ben de refakatci kaldim. Ameliyat oncesi sorun degil de yakinlarda ameliyat sonrasi hasta varsa feci. Tuvalet mevzuu. Yanimizda yasli teyze vardi, tabii teyze kalkamiyor henuz tuvaletini de konulan bir seye yapiyor ortu altindan. Koku filan neyse de o senfoni bizi bizden aliyor yarilisimiz belli olmasin diye yuzumuzu duvara ceviriyoruz. Hele yalniz degilsen bu anlar daha bir komik oluyor... Evet bitti
Ahh ahh bi de o var di mi? Allah hastaya da refakatçisine de sabır versin. bir de gülmeyi saklama gücü versin! Sevgiler.
Yorum Gönder