24 Ağustos 2012 Cuma

Devlet hastanesinde refakatçi olmak (2)

Çevrenizde olup bitenlere mizahi açıdan bakabiliteniz yüksekse, hastane koğuşları bolca malzeme barındırır, bolca boş vakti bulunan refakatçi için. Efendime söyleyim bu gözler guatr ameliyatından çıkan kadına ‘aslında senin konuşmaman gerek’ diyip akabinde kendisini soru yağmuruna tutan hasta yakınları mı görmedi, tek kelime etmeden koğuşa girerek yine tek kelime etmeden aynı kadına, diğer 5 hasta ve refakatçilerinin gözünün önünde tam beş tane nal kadar altın ‘bilerzik’ takan ve Ferhat Güzel’e aşırı derecede benzeyen ‘maço fakat duygusal’ bir eş mi görmedi.

Amaan neler görmedi dostlar neler?

Sivaslı Hatice teyzeye ‘senin neyin vardı teyze?’ diye soruyoruz. uzandığı yataktan doğrulup başındaki tülbentini bu zamana kadar belki de yüzlerce kez aynı işlemi yapmış olmanın sağladığı kıvrak bir hareketle düzeltip az biraz öne doğru eğilerek cevap veriyor. Baş parmağı ile işaret parmağını uç uca getirip daire şekli yaparak şu cümleyi kuruyor: “Dohtor bana dedi ki, “bah dedi bağursak normalde böyledir, seninki olmuş aha böyle” deyip ani bir hareketle işaret parmağını aşağı kaydırarak daireyi küçültüyor. Aklımızdan ‘bildiğin kabızlık işte canım” düşüncesi geçiyor. gülümsüyoruz. ‘Öğle ezanı okundu mu’ diye sorup tekrar uzanıyor. ‘Daha bir saatten fazla var’ dememize aldırmadan her 10 dakikada bir kalkıp ‘öğle ezanı okundu mu’ diye sormaya devam ediyor. Biz de “yok teyze daha var” diye cevap veriyoruz son 10 dakika kalana kadar. Allahtan ezan okunuyor. İkindi ezanının okunmasına yaklaşık bir saat kalasıya kadar biraz nefes alıyoruz.

Derken yüzlerindeki ciddiyetten ellerinde tuttukları kağıtlarda ‘dünyaya yaklaşmakta olan göktaşını etkisiz hale getirecek planın’ yazılı olduğunu düşündüğümüz iki sevimli (!) hemşire giriyor içeri. Tek tek hastalara ‘kaç kilosun?’ boyun kaç?’ ‘son zamanlarda kilo verdin mi?’ ‘en son ne zaman adet gördün?’ gibi sorular soruyor. Sıra bizim hatice teyzeye geliyor. Tabii ki ‘valla en son…, tam bilemem ama …., valla yalan olmasın’ diye başlayan ve gayet de net olmayan cevaplar geliyor.

-Teyze kaç kilosun?
-Valla en son 63 idim.
-Son zamanlarda kilo verdin mi, kaç kilo verdin?
-Kilo verdim. kesinkes verdim fakat kaç kilo verdim bilemem.
O sırada ellerindeki hesap makineleriyle tahminen kilo boy hesabı yapmakta olan ve kesinlikle hatice teyzeyi dinlemeyen hemşirelerin buz gibi bakışlarına aldırmaksızın teyzemiz konuşmaya devam eder:
-Ben geçen ay imreye (umre) gittim. Orda mutlaka kilo vermişimdir. Hava çok sıcak sabahtan akşama kadar da dışarıda idim kesin kilo verdim de kaç kilo verdim bilemem.
-Boyun?
-Boyumu bilmem yavrım.
Hemşireler tahminen belirledikleri boy ile kilo arasında hesap yapmaktadır. O sırada Hatice teyze bombayı patlatır:
-Kaç kilo verdiğim belli mi orada?
-Kaç kere hamile kaldın?
Teyzemiz saymaya başlar. 6,8,10,12… neyse ki 16’da durur. 6’sı yaşıyordur. Diğerleri doğduktan sonra çeşitli sebeplerle ölmüştür.

Hemşireler gittikten sonra hatice teyzeye ‘yav senin ömrün hamilelikle geçmiş’ diye sesleniriz. “Gençliğim çocuk doğurmakla geçti yavrum” şeklinde hüzünlü bir cevap gelir.  Finali ise ‘eşin yaşıyor mu’ sorusuna elini havaya doğru sallayıp yüzünü de ekşiterek ‘yaşşıyor’ diye cevap vererek yapar.

Hastaneden insan manzaralarından bahsedilir de hasta bakıcılardan söz etmemek olur mu? Hasta bakıcılar kelimenin tam manasıyla hastanenin kralıdırlar. 6 kişilik tıklım tıkış odaya ameliyat bekleyen yedinci hasta gönderileceğini öğrenen refakatçilerin aklından aynı şey geçmektedir: “hass…..” Fakat denilen olur ve yedinci hasta için sandalye arayışına girilir. Bulunmayınca refakatçilerin sahip olduğu yegane şeye göze dikilir. Sandalyesini vermek istemeyen hasta yakını ‘kalk kalk kalk benimle pazarlık mı yapıyorsun” diyerek azarlanır. dır dır dır…Ameliyat için aç kalmak suretiyle üç dört gün sıra bekleyen hastalar, ameliyata 3 dakika kala ‘çabuk çabuk çabuk ameliyata giriyorsun’ diye acele ettirilir. Bakkala gönderir gibi ameliyata gönderilir hastalar, tuvalete bile gitmesine izin verilmeden.
Fakat sorun değildir. Hasta katiyyen ameliyattan korkmamaktadır. Bir an önce operasyon geçirip eve dönmek istemektedir. “Ameliyattan korkmam devlet hastanesinde bir gün bile fazla kalmaktan korktuğum kadar” diyerek kullanılmaktan rengi soldukça solmuş bir battaniye ile üstü örtülerek ameliyathanenin yolunu tutar. Refakatçi ise yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamamaktadır…

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben de refakatci kaldim. Ameliyat oncesi sorun degil de yakinlarda ameliyat sonrasi hasta varsa feci. Tuvalet mevzuu. Yanimizda yasli teyze vardi, tabii teyze kalkamiyor henuz tuvaletini de konulan bir seye yapiyor ortu altindan. Koku filan neyse de o senfoni bizi bizden aliyor yarilisimiz belli olmasin diye yuzumuzu duvara ceviriyoruz. Hele yalniz degilsen bu anlar daha bir komik oluyor... Evet bitti

ÖZ HAKİKİ GÜNLÜK dedi ki...

Ahh ahh bi de o var di mi? Allah hastaya da refakatçisine de sabır versin. bir de gülmeyi saklama gücü versin! Sevgiler.